2 Nis 2013

BİR PANİK ATAK-PATAK HİKAYESİ


Dönüş günü koşa koşa uçağa yetiştim. Yanımda sevdiğim bir arkadaşım vardı. Uçağa bindiğim ve evime dönüyor olduğum için mutluydum. Aslında bu da bir mesele. Benim hiç evim olmadı, hiçbir mekana, ülkeye, şehre eve kendimi ait hissetmedim, hiçbirşeyi sahiplenemedim. Neyse, uçak havalandı, birden bende film koptu. İşte daha önce 2 kez beni yoklamış olan panik atak kendini gösterdi. Kesinlikle ölmenin ya da delirmenin eşiğindeydim.ya da belki delirmiştim.  Garip bir şekilde kendime teşhis koydum. Elife panik atak geçiriyorum benimle konuş dedim. Elif sorular sordu. Anlattı, konuştu, ama ben sakinleşemedim. Kafamı sağa sola sallamaya –hani  akıl hastanelerinde gördüğünüz cinsten-elimdeki montumun kolunu sürekli çitilemeye ve beynimde biriken o yüksek yoğun korkuyu atmaya çalıştım. Sanki korku gelmiş beynimi bütünüyle ele geçirmişti. Ellerim terliyor, kafam zonkluyor, aklım uçup gidiyordu. Tek istediğim şey uçağın durması ve indirmesiydi. Her nereye inecekse oraya insin.. yeter ki insin. Ama aklımın hakimiyet altına alınmamış bir kısmı böyle bir talebin olamayacağını söylüyordu. Bu talebimi sesli dile getirmedim. Sessiz içimden.. Kaptan geldi. kaptan dediysem aklınıza seksi ses tonu olan yakışıklı kaptanlardan biri gelmesin. 55 yaşlarında, yıllardır kaptanlık yapan pek de yakışıklı olmayan bir kaptan :) Hostesler geldi. Uyuşturucu ya da alkol bağımlısı olup olmadığımı sordular defalarca. 2 şarap istedim. İçtim. İçtikçe sakinleştim. Etraftaki herkesi de korkutmuşum ama 3-4 saatlik uçuşun sonuna doğru normale döndüğümü görenler benim deli olmadığımı anladılar. Sağolsunlar. Ama o anda kimin ne düşündüğü hiç umurumda değildi. İstanbul’un insana verdiği en büyük rahatlık budur. Bir yolculukta karşılaştığınız biri ile bir daha karşılaşma olasılığınız 16 milyonda bir J
Şimdi keşke o atağı geçirdiğimde yerimde durmak, olduğum yere çakılmak yerine uçağın içinde yürüseydim, enerjiyi, yükselen adrenalini bir şekilde atsaydım. Sık sık nefes almak yerine nefesimi dengeleyebilseydim, birkaç nefes egzersizi yapsaydım. Havalandırmayı açsaydım.  Ama o anda aklına gelmiyor insanın.
 
Aradan 6 yıl geçti. Ben hala atak geçireceğim endişesi yaşıyorum. Birkaç kez yokladı ama hiçbiri o seferki gibi olmadı.
O ataktan sonra defalarca uçağa bindim. Tedirgindim ama hiçbirinde bir şey olmadı. Hep korktum ve korktuğumla kaldım. Bir keresinde uçağın kapıları kapandığında büyük bir pişmanlık hissettim. İnmek istesem de inemeyeceğimi bildiğim için delirecek gibi oldum. Uçak yürümeye başladı. Geri dönülmez oldu. Artık mümkün değil inmek.. tanrım yine çıldırıyorum. Tanrım içeride tıkıldım kaldım. Tanrım atak gelecek.. endişelerim yükseldi. Gözlerimi kapattım. derin nefesler aldım. geleceksen gel be gel dedim. her  seferinde yanımda bulmaca taşımaya başladım. Şu anda bu satırları bile yazarken ellerim terliyor, göğsümde bir korku yerleşiyor.

Sanki bu 6 yıl boyunca bu lanet beynimi küçük küçük ele geçirdi. Sanki şimdi çoğunluğunu ele geçirdi ama ben bunu temizlerim. Ben bunca yaşam mücadelesi vermiş biri bunun altından kalkarım.  Bunu yok edebilirim. Bu nedenle gel diyorum. Ne olursa olsun. Görelim.. geldiğinde ne olacak kim korkar senden diyorum. Bu düşünceler ile 4 Nisan 2013 Perşembe günü saat 11:40 ta Berline uçacağım, Pazar günü de döneceğim. Bu sefer-yolculuk nasıl geçecek göreceğiz.  6 aydır uçmuyorum. Çok da olmamış aslında.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

aslında işin sırını keşfetmisin panik atak beynin paradoksudur. beynin üretiği kaygıların beyne hakim olması. Panik atakla mücadellenin yolu korkularla yüzleşmektir, uçaktan daha tehlikeli ne var beyninin üretiği korkular arasında? mesela yamaç paraşütü deneyebilirsin.Senin de belirtiğin gibi sen ki hayatla mücadele etmekten korkmamış birisin.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı